7 Haziran 2011 Salı

Sonbahar tadında yaz günleri yaşıyorum (yaşıyoruz?). Korkuyorum. Birşeylerden. Açıklayamayacağım.

Bir adam var rüyamda. İstanbul Film Festivaline 15'er bilet alıyoruz. Ezginin Günlüğü konserlerine gidip, arkalarda birbirimizi dinliyoruz. Bazı günler hiç uyanmıyoruz. Bazı günler hiç uyumuyoruz. Görebiliyorum.

Elimde hiç de olmaması gereken bir kitapla balkonda çay içerken bir yandan Ezginin Günlüğü (tabii ki) çalıyor. Belki biraz daha gece olmalı. Işıksız bir gece. Belki bitmiş bir gece. Belki sadece ben gece olduğunu düşündüğüm için gece olmalı.

Bir yandan toplanıyorum kafamda. Hangi kitapları almalıyım. Sonra bir de geri dönüş var. Dönmek her zaman gitmekten daha kolay. Gitmek her zaman dönmekten daha güzel. Hareketlerime aşina olan hiç mi kimse yok.

"Mektup yazmak ister misiniz peki bana?"

Belki de ortalığı biraz toplayıp Ezginin Günlüğü dinlemeyi bırakmalıyım. Ya da boşver...

3 yorum:

  1. bir efatun ölüm'ü defalarca delicesine dinlemek de umutlu şey aslında.

    bir de bu fotoğraf önümde dursun, gideyim okuyamadığım kitapların yanına. hevesleneyim.

    kal sağlıcakla.

    YanıtlaSil